Yapay zekâ gerçeği yeniden sorgulatıyor
İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Yakın, dijital çağın getirdiği dönüşümün yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda varoluşsal boyutu olduğunu belirtiyor. Yakın, yapay zekânın içerik üretmenin ötesine geçerek gerçeğin sınırlarını bulanıklaştırdığını ve artık gerçeklik algısının elle tutulur olmaktan çıktığını ifade ediyor.
Gerçeğin estetiği, algının kurbanı oldu
Yakın'a göre markalar ve iletişim profesyonelleri estetik kaygılarla hareket ederken izleyicinin güvenini yitirebiliyor. Yapay zekâ ile oluşturulan yüzler, mekânlar ve atmosferler sahici görünse de, bu görselliğin yapay olduğu gizleniyorsa bunun yenilik değil manipülasyon anlamına geldiğini vurguluyor. Yakın, "Yapay zekâ sadece içerik üretmiyor; aynı zamanda gerçeğin sınırlarını bulanıklaştırıyor" diyor ve bir görüntünün doğruluğunun artık onu kimin paylaştığına ve hangi amaçla kullanıldığına göre değerlendirildiğini ekliyor.
Yeni okuryazarlık: Dijital şüphecilik
İletişim eğitiminin kapsamı değişiyor. Doç. Dr. Yakın, öğrencilere yalnızca mesaj üretmeyi değil, aynı zamanda hangi bilginin gerçek hangi görselin yapay olduğunu ayırt etmeyi öğretmenin zorunlu hale geldiğini belirtiyor. Medya kuruluşları için görsel doğrulama sistemlerinin önem kazandığını, bunun artık etik bir tercih olmaktan çıkarak kuruluşların varlık nedenine dönüştüğünü söylüyor: "Görsel doğrulama sistemleri, gazeteciliğin omurgası haline geliyor."
Gerçeğin kanıtlanması zorunluluğu
Yakın sözlerini, insanların artık gördüklerine değil gördüklerini kanıtlayabilenlere inandığını vurgulayarak sürdürüyor: "Artık gördüğümüze değil, kanıtlayabildiğimize inanıyoruz." Gelecekte ise tartışmanın 'Fotoğraf gerçek mi?' sorusundan çok 'Gerçeği kim daha inandırıcı anlatıyor?' sorusuna odaklanacağını öngörüyor.
YAPAY ZEKÂ ÇAĞINDA DİJİTAL ŞÜPHECİLİĞİN DOĞDUĞUNU BELİRTEN DOÇ. DR. MEHMET YAKIN, ‘GERÇEĞİN ARTIK KANITLANMASI GEREKEN BİR ŞEY’ OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKTİ.