Bist 100
8.991,6 0%
DOLAR
31,96 -0,29%
EURO
34,49 -0,2%
ALTIN
2.322,44 -0,7%

Kültür ve teknoloji: Küresel rekabetin yeni cephesi

ABD-Çin teknoloji rekabeti diplomasi sahasını veri merkezleri ve yapay zekâya taşıyor. Türkiye ise savunma sanayii ve yerli teknolojilerle küresel dengede güçleniyor.

Yayın Tarihi: 15.11.2025 12:30
Güncelleme Tarihi: 15.11.2025 12:30

Kültür ve teknoloji: Küresel rekabetin yeni cephesi

Küresel rekabetin yeni alanı: Kültür ve teknoloji ittifakı

ABD ile Çin arasındaki teknoloji mücadelesi, uluslararası siyasetin yönünü veri merkezlerinden kuantum ve yapay zekâ altyapılarına doğru kaydırıyor. Artık diplomasinin klasik masaları, veri üretimi, işlenmesi ve akışının kontrol edildiği merkezlerle birlikte yeniden tanımlanıyor.

Teknolojinin kültürel ve diplomatik rolü

Teknoloji yalnızca üretim veya güvenlik unsuru olmaktan çıktı; aynı zamanda kültürel nüfuz ve ideolojik yönlendirme aracı haline geldi. Akademisyen ve teknoloji uzmanı Ecehan Ersöz bu dönüşümü şu sözlerle özetliyor:

"Teknoloji artık yalnızca teknik bir alan değil, kültürel ve diplomatik bir güç aracıdır. Teknolojiyi kim geliştiriyorsa, sadece standartları değil; değer setlerini de ihraç ediyor. Bu nedenle kültürel hafızayı korumak, teknoloji çağında en güçlü savunma hattıdır."

Ersöz ayrıca verinin ve veri merkezlerinin yükselen önemine dikkat çekiyor: "Bugün kimin veri üretme, işleme ve dönüştürme kapasitesi daha yüksekse; o ülke küresel sistemde daha güçlü bir ses çıkarabiliyor. Bu sebeple yapay zekâ veri merkezleri giderek artıyor ve birçok küresel markanın sürekli yeni veri merkezleri açtığı haberlerini duymaya devam ediyoruz. Virginia eyaletinde bu sene yapılan veri merkezi başvuru sayısı bir önceki seneye göre yüzde 16 artmış durumda. Bu yüzden veri merkezleri yalnızca teknik altyapılar değil, modern diplomasinin yeni karargahları haline geldi."

Tekno-feodalizm ve toplumsal etkiler

Ersöz, platform devlerinin veri ve davranışlar üzerindeki hakimiyetine işaret ederek bu düzenlemeyi "tekno-feodalizm" bağlamında değerlendiriyor. Ona göre otomasyon artık yalnızca üretim süreçlerini değil, aynı zamanda insan davranışlarının biçimlendirilmesini de kapsıyor:

"Otomasyon sadece üretim hattında değil; artık insan davranışlarının biçimlendirilmesinde de işliyor. Bu da kültürlerin, değer sistemlerinin ve toplumsal koordinasyonun teknoloji aracılığıyla yeniden kurgulandığı anlamına geliyor. Küresel sistemde çok büyük platform şirketlerinin veri üzerinde kurduğu otorite, yeni tip hakimiyet biçimini tetikliyor. Teknolojinin toplum psikolojisine, aidiyet duygusuna, güven inşasına, kültürel altyapıya ve güç ilişkilerine nasıl dokunduğuna dair farkındalığımızı artırmamız gerekiyor."

Türkiye’nin konumu: Üretmek ve değer yerleştirmek

Türkiye, teknoloji ithal eden konumundan çıkarak özellikle savunma sanayii başta olmak üzere yerli platformlar, sensörler ve komuta-kontrol yazılımlarıyla üretici ve ihracatçı bir aktör haline geliyor. Ersöz bu yönelimi şöyle açıklıyor:

"Teknolojiyi kim geliştiriyorsa, sadece standartları değil; değer setlerini de ihraç ediyor. Bu nedenle kültürel hafızayı korumak, teknoloji çağında en güçlü savunma hattıdır. Teknolojiyi 'yerli anlam sistemleriyle' entegre edebilmek, dijital dünyada kendi hikayemizi yazmamızın ön şartıdır. Kültürünü koruyan toplum, teknoloji çağında sadece tüketen değil; kendi hikâyesini de yazan toplum olur."

Günümüzde teknoloji, sadece endüstri politikalarının bir unsuru değil; aynı zamanda diplomasinin zemini ve ekonominin sinir sistemi olarak tanımlanıyor. ABD-Çin rekabetinin sertleştiği bu ortamda, Türkiye’nin hem üretim kapasitesini artırma hem de ürettiği teknolojilere kendi değerlerini yerleştirme iradesi, küresel güç dengesindeki rolünü belirleyecek önemli etkenler olarak öne çıkıyor.

AKADEMİSYEN VE TEKNOLOJİ UZMANI ECEHAN ERSÖZ

AKADEMİSYEN VE TEKNOLOJİ UZMANI ECEHAN ERSÖZ