Rize kaynaklı mikroorganizmalarla kuraklığa çevreci bir çözüm hedefleniyor
Türkiye’nin en fazla yağış alan bölgesi olan Rize’de geliştirilen yerli mikroorganizmalar, atmosferdeki su buharını yağmur kapsüllerine dönüştürerek bulutların yağış bırakma kapasitesini artırmayı amaçlıyor. Proje, kuraklık, su kıtlığı ve iklim değişikliğine doğaya zarar vermeyen alternatif bir müdahale sunmayı hedefliyor.
Projenin yürütücüleri ve amaçları
Projeyi yürüten Habip Koçal ve danışmanları Prof. Dr. Serkan Naci Koç tarafından geliştirilen yerli probiyotik mikroorganizmalar, özellikle '0' derece civarındaki daha sıcak bulutlarda etkili olabiliyor. Klasik gümüş iyodür tekniğine kıyasla daha düşük maliyetli ve çevre dostu bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Kapsül formu ve ilk deneme planları
Habip Koçal projenin kapsül şeklinde ürünler ürettiklerini belirterek, ilk denemelerin kuraklık riski taşıyan barajlar ve su havzaları üzerinde yapılmasının planlandığını söyledi. Koçal, şu bilgileri aktardı: 'Türkiye’de ilk yerli probiyotik mikroorganizmaları ürettik. Şimdi geliştirdiğimiz bu ürünü danışman hocamız Prof. Dr. Naci Koç ile kapsül şeklinde havadaki buharçıkları yağmur kapsülü haline getiriyoruz. Bunlar yeryüzüne indiği zaman hem iklim krizini hem de su krizini önleyecek. İlk denemeler zannediyorum ki barajlar üzerine olacak. Yani barajların kuraklık noktaları üzerine ve su havzaları üzerine olacak. Tarım Bakanımızla ve Cumhurbaşkanlığımıza gerekli bilgileri aktardık. Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzle gerekli toplantılarımızı yapıyoruz. İnşallah denemeler başladığı zaman daha detaylı haberleri sizler devletimizin büyüklerinden alacaksınız.'
Ürün çeşitleri ve işlevleri
Çalışmada Rize’ye ait genetik bankaların kullanıldığını söyleyen Koçal, geliştirilen mikroorganizmaların farklı işlevleri olduğunu anlattı. Ürünlerin genetik adlandırmaları HB07, HB03 ve HB010 olarak verildi. Açıklamaya göre HB010 havada yağmur kapsülleme işlevi görüyor; HB07 havadaki bazı zararlı mikroorganizmaları etkiliyor; HB03 ise topraktaki mikroorganizmayı eski haline döndürme etkisi gösteriyor. Koçal, test sonuçlarından bir örnek vererek kontrol grubunda topraktaki demir değerinin 2,5 ppm iken HB03 uygulanan toprakta bu değerin 32'ye çıktığını ve demir miktarının yaklaşık 17 kat arttığını belirtti. Ayrıca HB03 için '150 yıl önceki toprak durumuna döndürme' ifadesi kullanıldı.
Bilimsel değerlendirme: avantajlar ve karşılaştırmalar
Prof. Dr. Serkan Naci Koç iklim değişikliğinin en önemli küresel sorunlardan biri olduğunu vurgulayarak, kuraklıkla mücadelede yapay yağmurun önemli bir yöntem olduğunu söyledi. Mevcut uygulamalarda gümüş iyodür teknolojisinin kullanıldığını; bunun su kristallerine benzer kristaller oluşturarak yağmur tetiklediğini, ancak maliyetli olduğunu ve 'eksi 8 eksi 10' derecelerde süper soğumuş su buharına ihtiyaç duyduğunu belirtti. Alternatifler arasında tuz teknolojisi ve mikroorganizmalarla yağmur yağdırma çalışmalarının bulunduğunu, mikroorganizmaların '0' derecelerde daha sıcak bulutlarda etkin olmalarının önemli bir avantaj sağladığını anlattı.
Koç, dünyada en etkili bakteri tiplerinden birinin 'Pseudomonas' olduğunu ancak bunun yaprak hastalıklarına yol açabileceğini, bu nedenle pratik kullanımı sınırlayan riskler barındırdığını aktardı. Projede keşfedilen bazı bakterilerin yüzeyinde buz kristallendirici proteinler bulunduğunu ve bu bakterilerin hem yağmuru tetiklemede hem de bitkilere ulaştıklarında biyolojik gübre görevi görerek tarıma fayda sağlayabileceğini söyledi. Bu mikroorganizmaların diğer çalışmalarda öne çıkan zararlı bakteriler gibi olumsuz etkiler yaratmadığı ifade edildi.
Güvenlik, yerellik ve gelecek adımlar
Prof. Dr. Serkan Naci Koç ve ekip, üretilen mikroorganizmaların çevreye zarar vermediğini vurguladılar. Ürünlerin tamamen yerli girdilerle üretildiği; analizlerin Türkiye’de yapılamadığı bazı durumlarda ise İtalya’da analizlerin gerçekleştirildiği ifade edildi. İlgili kurumlarla girişimler yapıldığı, önümüzdeki günlerde yağmurlama amaçlı Ar-Ge çalışmalarının başlayacağı belirtildi. Projenin başarılı olması halinde yağış rejiminin dengelenmesi, baraj doluluklarının artırılması ve su krizinin hafifletilmesi gibi sonuçların hedeflendiği kaydedildi.
Koç, projenin ulusal ve küresel ölçekte iklim değişikliğiyle mücadeleye yeni bir yöntem sunabileceğini, mikroorganizmaların yağmur tohumlama, mikrobiyal toprak gübresi ve hava savunma sistemlerinde kullanılabileceğini belirtti.
PROJEYE İLİŞKİN BİLİMSEL DEĞERLENDİRMELERDE BULUNAN PROF. DR. SERKAN NACİ KOÇ İSE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN DÜNYANIN EN BÜYÜK PROBLEMLERİNDEN BİRİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ